Resim Galerisi (Müzikle Dinleyiniz)

26 Haziran 2010 Cumartesi

Tokat..

Tokat Province
Tokat is a province in northern Turkey. Its adjacent provinces are Amasya to the northwest, Yozgat to the southwest, Sivas to the southeast, and Ordu to the northeast. Its capital is Tokat, which lies inland of the middle Black Sea region, 422 kilometers from Ankara.Districts Tokat province is divided into 12 districts (capital district in bold):* Almus* Artova* Başçiftlik* Erbaa* Niksar* Pazar* Reşadiye* Sulusaray* Tokat* Turhal* Yeşilyurt* Zile

History
Two notable monuments in this province are the Hatuniye Medrese of the 15th century, built by Sultan Beyazid II, and a Seljuk bridge spanning the Yeşilırmak River, belonging to the 12th century. The Latifoğlu Mansion is a third, which is an example of the traditional architecture of a Turkish house of the 19th century, restored recently to its original state.TokatTokat is the capital city of Tokat Province of Turkey, at the mid Black Sea region of Anatolia. The city of Tokat has a population of 113,100, (2000 census).

Landmarks
The most important landmark here is the Ottoman Citadel of 28 towers, founded on a rocky hill overlooking the town. The Garipler Mosque dating to the 12th century and the Ali Pasa Mosque of 16th century are other sights worth visiting.One of Tokat's finest buildings is the Gök Medrese (Pervane Bey Darussifasi ) which was constructed in 1270. It was founded as a school of theology, and is now converted into a museum, housing archaeological finds from the area.The Latifoglu Konak, late eighteenth century Ottoman home in Tokat is a masterpiece of Baroque architecture. The two-story building has been restored and converted into a small museum. Much of the furniture in the kitchen, study, visitors' rooms with bath and toilet, bedroom, master's room and harem is original.The city also holds a university, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, founded in 1992 and named after the local hero, Gazi Osman Paşa.

Tokatı Tanıyalım:
Tokat bir bağ içinde, diye başlıyor geçmişin sevilen türkülerden biri. Bugün beş kemerli tarihi Hıdırlık Köprüsü'nü aşıp Yeşilırmak'ın kuzey yakasına geçtiğinizde, karşınıza Topçam tepesine doğru yükselen bağlar yerine lüks apartmanlar, villalar çıkıyor.

Yeni açılan caddeler, taşınan çarşılar son 20 yılda kent merkezinin dokusunu epeyce değiştirdi. Buna karşın, kapsamlı bir restorasyon faaliyetiyle yıkılmaya yüz tutan birçok tarihi eser tekrar hayata döndürüldü. Mahmutpaşa Mahallesi'nden Yaraahmat Mahallesi'ne doğru çıkacağınız bir yürüyüşte, Latifoğlu Konağı, Mevlevihane, müzeye dönüştürülen Gökmedrese, Taşhan, cumbalı evleriyle geçmişin Yahudi Mahallesi Halit Sokak, Yağıbasan Medresesi, Paşa Hamamı'nı görebilir, 800 adımda, Türklerin 800 yıllık mimari serüvenine tanık olabilirsiniz.

Farklı bitkileri keşfetmek üzere 18.yy'da Anadolu'yu baştan başa geçen, bu arada 12 gün Tokat'ta konaklayan Fransız kraliyet botanikçisi Joseph de Tournefort “Dünyada bu kadar özel konuma sahip başka kent yok” notunu düşmüş güncesine. 28 Eylül 1701'de girdiği şehir hakkında, seyahatnamesinde o kadar renkli ayrıntılar veriyor ki geçmişin fotoğrafını gözümüzde canlandırabiliyoruz.
İki dik tepeye yayılan, her köşesinden su fışkıran şehrin sokaklarında Tournefort'un ilk dikkatini çeken ayrıntı, kaldırımlar. “Sokaklar oldukça iyi kaldırımlanmış, Doğu'da ender rastlanıyor böylesine. Yağmur suları için arklar açılmış” diyor. Anlattığına göre, o günün Tokat'ı kervan yollarının kesiştiği çok önemli bir ticaret merkezi. Ayrıca “Amasya ile birlikte, tüm Anadolu'nun toplamı kadar kumaş üretiyor.” Müslüman, Ermeni ve Rum ustalar el ele verip, Moskova'dan Paris'e kadar rağbet gören ipekliler, yazmalar yapıyor. Bakırcıların ürünleri Mısır'da satılıyor. 20 bin Müslüman, dört bin Ermeni, 400 Rum'un yaşadığı şehirde 12 cami, yedi Ermeni kilisesi bulunuyor.
300 yıl sonra bugün, nüfusu 130 bine ulaşan Tokat'ın sokaklarında yürürken, geçmişin kültürel mozaiğini görmek mümkün değil. Kırım, Balkan savaşları, Tehcir ve Mübadele sonrasında sadece Müslüman nüfus yerinde kalabilmiş. Ayrılan Hıristiyanların yerini, Kafkaslardan, Balkanlardan gelen muhacirler almış. Neyse ki geçmişin izlerini restore edilen, korunan yapılarda, ısrarlı, sabırlı gençlerin canlandırmaya çalıştığı el sanatlarında görebiliyoruz.

25 Mayıs 2010 Salı

Anadolu’nun ilk medreselerinden: Tokat Yağıbasan Medreseleri



YAĞIBASAN MEDRESELERİ

Anadolu’nun ilk medreselerinden olan Niksar ve Tokat Yağıbasan Medreseleri 12. yy. ortalarında yapılmışlardır. Kapalı avlulu olan medreseler plan bakımından da birbirine çok benzemektedir. Yalnız Tokat Yağıbasan 3 eyvanlı, Niksar örneği ise 2 eyvanlıdır. Moloztaş malzemeyle yapılmışlardır. Tokat, Sulusokak mevkiindeki medresenin 1247 tarihli onarım kitabesi Müzede olup, Nizameddin Yağıbasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Nizameddin Yağıbasan, Danişmendlilerin Sivas kolunun 3. hükümdarıdır.

Kazanılan bir zaferin peşinden doğduğu için babası tarafından “Düşman Basan” anlamına gelen Yağıbasan ismi verilmiştir.

Bazı kaynaklarda yapılış tarihi olarak 552/1157 tarihi verilen Niksar Yağıbasan Medresesi, Niksar Kalesi üzerindedir.



Sulusokak’ta Takkeciler Camii’nin güneyindedir. 1148 ve 1157 yılları arasında yapılmıştır. En önemli özelliği Anadolu’nun ilk medreselerinden biri olmasıdır. Avlu kubbesi 14 metre çapında ve ortasında 10 metreye yakın açıklığı vardır. Birisi Niksar’da diğeri de Basra’da olmak üzere bu özelliği taşıyan 3 medreseden biridir. Moloz taştan sade ve süslemesiz olarak inşa edilen yapı, iki yandan da eyvanlar ve tonozlu odalarla çevrelenmiştir. medrese Selçuklu Sultanı 2. İzzettin Keykavus’un hükümdarlığı döneminde 1247 yılında onarım görmüştür. O günden bu yana asırlardır ihmal edilmiş, özellikle Osmanlılar zamanında göçmen barınağı olarak kullanılmıştır. 1939 yılındaki yer sarsıntısı kubbe tonozlarda çökme ve çatlamalara yol açmış onarım kitabesi düşerek parçalanmıştır.Şimdilerde Restore Edilmektedir

Ballıca Mağarası Mutlaka Ziyaret Edin



Ballıca Mağarasını Sanal Olarak Ziyaret Edinn...

BALLICA MAĞARASI
Gizemli Yolculuk
Ziyarete açılan 8 salonu 680 m. uzunluğunda ve 95 m. yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri. Bu doğa harikası, henüz ziyarete açılmayan ve keşfedilmemiş bölümleri ile gizemini korumayı sürdürüyor


.


Ballıca Mağarası'ndaki oluşumları izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı yaklaşık 3.4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi.

Ballıca Mağarası, Tokat'ın 26 km. güney batısında yer alan Pazar ilçesinin Ballıca Köyü'nde, deniz seviyesine göre 1.085 m. rakımda yer alıyor. Pazar ilçesinden Ballıca Mağarası'na ulaşan 8 km'lik yol, Kral Yolu'na bağlanan Selçuklu Dönemi'ne ait bir köprünün yanından geçiyor. Yapımı 1238 yılına tarihlenen ve 2006 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan Mahperi Sultan Kervansarayı da Mağara yolu üzerinde yer alıyor.

1987 yılında başlayan araştırma ve haritalandırma çalışmalarını 1995 yılında yapılan yürüme yolları ve ışıklandırma çalışmaları izlemiştir. Ballıca Mağarası, kristalleşmiş kireçtaşlarından meydana gelmiştir ve ziyarete açılan bölümlerinde 8 salon gezilebilir. Ortalama sıcaklığı 18 C ve ortalama nem oranı % 54 olan mağaranın bol oksijenli havası nefes almayı kolaylaştırmaktadır.

Havuzlu Salon
Girişin hemen ardında yer alan Havuzlu Salon'daki yüksek sıcaklık ( 20°C ) ve düşük nem oranı, damlataşları oluşturan kalsit kristalleri arasındaki bağı zayıflatmış, pul pul kabarmış bir görünüme büründürmüştür. Havuzlu Salon'da harç kullanılarak oluşturulmuş dikdörtgen bir yapı yer almaktadır. Harçlı yapı, mağaranın geçmiş dönemlerde kullanıldığına işaret etmektedir.

Büyük Damlataşlar Salonu
Havuzlu Salon, sütun ve sarkıtlardan oluşan dar bir geçitten sonra mağaranın en geniş alanı olan Büyük Damlataşlar Salonu'na açılır. Kırık hatlar boyunca oluşan sütunlar doğrusal bir yapı gösterir. Salondaki küçük havuzlar, mağara incileri ile kaplıdır. Salonda nem oranı yüksektir ve açık havaya oranla 4 kat daha fazla oksijen bulunmaktadır. Dev boyutlu sarkıt ve dikitler ve izlenen kırmızı, sarı, yeşil ve mavi renkleri görkemli bir görünüm oluşturmaktadır. Bu muhteşem salondan kuzey ve kuzey doğu yönünde ilerleyen yürüme yolu, Çamurlu Salon, Fosil Salon ve Yarasalar Salonu'na ulaşır.

Çamurlu Salon
Yatay bir geçitle ulaşılan salon, blok, sarkıt, dikit ve küçük havuzlardan oluşmaktadır.

Fosil Salon
Mağaranın en üst noktasında bulunan salonda sıcaklık 24°C'ye kadar ulaşır. Mağaranın en yaşlı salonlarından olan bu salonda mutlak nem % 40'tır.

Yarasalı Salon
Cüce Yarasaların yaşam alanı olan Yarasalı Salon'a ip kullanmadan inmek mümkün değildir. Uzunluğu 25- 35 m. , genişliği ise 8-20 m'dir. Gelişim halindeki sarkıtları, mağara gülleri, mağara iğneleri ve damlataş havuzu ile mağaranın genç salonlarındandır.

Çöküntü Salon
Kuzey - Güney yönünde bulunan, Muhteşem Galeri olarak da adlandırılan galeriye bağlanır. Salon, adını tabanında bulunan iri bloklardan alır. Bloklar arasında bulunan derin kuyular mağaranın alt katlarında bağlantılıdır. Tavandan 3 m. yukarda bulunan kalsit oluşumların sınırları, yeraltı suyunun geçmişteki seviyesini gösterir.

Sütunlar Salonu
Çöküntü Salon ve Bloklu Mahzen'den sonra, geçilen bir köprü ile Sütunlar Salonu'na ulaşılır. Mağaranın en büyük sütunu olan, 18 m. boyunda ve 8 m. çapındaki sütun bu salonda yer almaktadır. Sütunlarla odalara ayrılmış büyük bir galeri görünümü veren salonun tavan yüksekliği yer yer 15 m'yi bulur.
İkiye ayrılan yürüme yolunun kuzey yönü, Mantarlı Salon'a, güney yönü ise Yeni Salon'a ulaşır.

Mantarlı Salon
İri soğan sarkıtlar ve salona adını veren mantar şeklinde gelişmiş dikitler etkileyici bir görüntü yaratır. Damlalık sarkıtların en güzel örnekleri bu salonda bulunmaktadır.

Yeni Salon
Mağaranın en genç salonu olan Yeni Salon'da yer alan büyük sarkıt, dikit ve havuzların yanı sıra, yaprak, perde ve pırasa şeklindeki oluşumlar büyüleyici görüntüler oluşturmaktadır. Salonun sonuna doğru, 65 m. derinlikte yer alan göle, mağara suyunun aktığı Sifon yer almaktadır







































































19 Mayıs 2010 Çarşamba

Mahperi Hatun Kervansarayı










Anadolu Selçukluları döneminde İç Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan Sivas-Tokat-Amasya-Samsun/Sinop kervan yolu üzerindedir. Pazar ilçe merkezinde bulunmaktadır. Sultan Hanları plan tipinde açık ve kapalı bölümlerden oluşan bir yapıya ve kesme taş kaplamalı blokaj duvar sistemine sahiptir. Dış duvarlarına payandalar konularak kale görünümü verilmiştir. Açık bölüm kuzey bloğundaki odalarla, doğu ve batı yönde dörtgen ayaklara oturan ikişer revaktan ibarettir. Bugün üst örtüsü tamamen ortadan kalkmış olan kapalı bölümü iki sıra ayakla üçgene ayrılmış durumdadır. Abidevi taç kapısı, Anadolu Selçuklu klasik özelliklerini taşımaktadır. Taç kapı ile kapalı bölüm giriş kapısı üzerinde birer kitabe vardır. Kitabelerine göre yapı I.Alaaddin Keykubad’ın eşi ve hayırsever birisi olan Mahperi Hatun (Huand-Hunad) tarafından yaptırılmıştır